FORUM
Hayat paylaşınca daha da güzelleşir...
FORUM - GÖSTERİMDEKİ FİLMLER
Burdasın: FORUM => KÜLTÜR - SANAT => GÖSTERİMDEKİ FİLMLER |
|
admin (Ziyaretçi) |
Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslunun yaşamları Filmlerde olmaz dedirten türdendir. Zonguldaklı bu iki yoksul şairin yirmi küsur yıla sığdırdıkları hayatları, yakın bir tarihe kadar edebiyat çevrelerinde biliniyordu. 22 Şubatta vizyona girecek olan Kelebeğin Rüyası filmi bu iki genç şairin hayatını taşıyor beyazperdeye. Kaynak Yayınları da filmle aynı gün piyasaya çıkacak olan Rüştü Onur: Bilinmeyen Mektupları ve Şiirleri kitabıyla Rüştü Onurun az bilinen dünyasını gözler önüne serecek. Kitapta, Onurun verem tedavisi sırasında tanışıp evlendiği ve kısa süre sonra kaybettiği büyük aşkı Mediha Sessize mektupları da yer alıyor. Leyla Şahin ve İbrahim Tığ tarafından hazırlanan ve filmle aynı günde piyasaya çıkacak kitapta bu mektupların yanı sıra Onurun, el yazısıyla şiirleri, özel resimler, evlilik cüzdanı ve mektup zarfı gibi özel ayrıntılar da yer alacak. Yokluğuna 20 gün dayandı Kitapta yer alan belgelerden en önemlileri hiç kuşku yok ki, Mediha Sessize yazdığı mektuplar. Rüştü Onur, verem tedavisi gördüğü Heybeliada Senatoryumunda, tifo nedeniyle aynı hastanede bulunan Mediha Sessizle tanışır ve kısa süre sonra evlenirler. Ancak Mediha Sessizin yoğun tedavi sonucu yorgun düşen bedeni evlendikten birkaç ay sonra 12 Kasım 1942de yenik düşer. Bu ölüm Rüştü Onura çok fazla gelir ve canına kıyarcasına yaşamına boş verir. Yıllar süren veremle mücadeleden ve âşık olduğu kadını kaybetmiş olmaktan yorgun düşen Rüştü Onur da 20 gün sonra 1 Aralık 1942de daha 22 yaşındayken ciğerlerinden fazla kan gelmesi nedeniyle boğularak ölür. Sevgililer, Ortaköy mezarlığında yan yana yatmaktadır. Onur, Mediha Sessiz henüz sevgiliyken kaleme aldığı mektubunda Seni çok özledim Mediha. Hem de nasıl. Bunu galiba öbür mektubumda da yazdım. Bir cumartesi günü kaçıp geleceğim. Babam var ama olsun. Ben otelde yatarım. Bundan kimsenin haberi olmaz. Gece sen de bir bahane ile istasyona gelirsin. Birkaç dakika konuşsak yeter. Maksat seni görmek değil mi? Sabah erkenden atlar trene buraya dönerim diye anlatıyor aşkını. Rüştü Onur deyince ilk akla gelen isim ise hiç kuşku yok ki Muzaffer Tayyip Uslu. 1946 yılında daha 24 yaşındayken Rüştü Onur gibi veremden hayatını kaybetmesi ikilinin dostluğunu daha da anlamlı kılıyor. İkilinin, Zonguldakta öğretmen olduğu dönemde Türkiye şiirinin önemli isimlerinden Behçet Necatigille kurduğu dostluk da bu hikâyenin harcı gibi durur. Yılmaz Erdoğanın Behçet Necatigili canlandırdığı Kelebeğin Rüyasında Rüştü Onura Mert Fırat, karısı Mediha Sessize ise Farah Zeynep Abdullah hayat veriyor. Muzaffer Tayyip Uslu ise Kıvanç Tatlıtuğ tarafından canlandırılıyor. Film 22 Şubatta vizyona girecek. 22 YILA SIĞAN HAYAT Rüştü Onur 3 Ağustos 1920de Devrekte dünyaya geldi. Vereme yakalandığı için 1938de öğrenimine bir yıl ara vermek zorunda kaldı; ertesi yıl tekrar okula başlasa da öğrenimine devam edemedi. Okulu bıraktı ve Maliye Varidat Memur Muavini olarak Ereğli Kömür İşletmelerinde çalışmaya başladı. Hastalığının şiddetlendiği 1941-1942 yıllarını iş ve hastane arasında geçirdi. Bu sırada Mediha Sessizle tanışıp âşık oldu ve evlendi. Onur, Zonguldak M. Çelikel Lisesinde bir sene öğretmenlik yapan Behçet Necatigil ve yakın arkadaşı şair Muzaffer Tayyip Uslu ile birlikte Zonguldakta çıkan dergi ve gazetelerde ve İstanbul da yayımlanan Değirmen mecmuasında şiir ve yazılar yayımladı. Mektuplar Benim şeker yavrum Şu an kardeşim mektubunu getirdi. Hemen cevap yazıyorum. Sanki bu mektup hemen postayla gidecekmiş gibi acele ediyorum. Ne çare Pazartesi güne kadar postahanede bekliyecek. Ne olursa olsun gine yazmam lazım. Kalbim belki böyle rahat eder. Orada uykusuz kaldımsa benimle beraber sen de yoruldun. Eğer hastalığıma sebep bunlar olsaydı benimle beraber sen de hasta olurdun. Yok Mediha ben daha önceden şifayı kapmışım. Neyse şimdi bir şeyim yok. Yalnız kendimi kollamak lazım. Hem zayıfladım, hem doğru dürüst bir elbisem yok. Sonra baban ben kızımı böyle bir çocuğa vermem derse ben ne yaparım. Ne ise her şeyi sana bırakıyorum. Sana uzun bir mektup yazmıştım. Dün postaya attığıma nazaran her halde bu gün eline almış olmalısın. Bu mektubum da uzayacak gibi. Ellerim kendiliğinden yürüyüveriyor. Fakat ben uzatmayacağım. Biraz da sen yaz. Seni çok özledim Mediha. Hem de nasıl. Bunu galiba öbür mektubumda da yazdım. Bir Cumartesi günü kaçıp geleceğim. Babam var ama olsun. Ben otelde yatarım. Bundan kimsenin haberi olmaz. Gece sen de bir bahane ile istasyona gelirsin. Birkaç dakika konuşsak yeter. Maksat seni görmek değil mi? Sabah erkenden atlar trene buraya dönerim. Acele cevap bekliyorum. Rüştü Onur Mediha, Sizin burada ayrıldığınızın tam haftasındayız. Hatta iki gün bile geçti. Fakat hala mektubuma cevap vermediniz ki ben mektubumu buradan ayrıldığınızın ertesi gün postaya atmıştım. Emin ol Mediha koskoca bir haftayı cevap beklemekle geçirdim. Bu gece Cuma gecesi, ikinci mektubumu yazıyorum. Saat on bir buçuk. Fakat ne çıkar. Bekleyiş acısını damarlarımda bile duyan, idrak eden bir insan için saatin kaç olduğunun ne ehemmiyeti var. Saatlerin, haftaların değil, ayların değil yılların bile benim için bir ehemmiyeti yok. Fakat bütün bunlara rağmen senden vaktinde mektup ve haber alamamaktan mütevellit bir iç sıkıntısı beni perişan ediyor desem bilmem inanır mısın. Söyle Mediha ne oldu sana. Beni bu vehimlerden kurtar yavrum. Biliyorsun ki senin için her şeyi yapmaya hazır olan bir insanım. Bu gün hastaneye yattığımın yerini beşinci günü. Bir kaç güne kadar taburcu oluyorum. Şiirler HARB Salâh Birsele Ben insanları düşünüyorum, Ve dünyayı O insanlar ki Böyle her akşam üstü, Şarkı söyler ve şiir yazarlar Ölüme dair. (Cumalıya mektup, 12.9.1940) SEN I Rahmet bekleyen insanların Rahmet yüklü bulut ol semasına. Yalnız sen boşalt nasibini Aç ve tok toprağa. II Yağmur ol, bulut ol, şarkı ol Yalnız esirgeme kendini bizden. İçinde yüzdüğün denizden Daha derindir gecemiz. III Boşal ey yağmur boşal artık, Yeter susuzluğumuz. Çatlayan dudak Çatlayan toprak Ve namütenahi uykusuzluğumuz. (Birsele mektup) İTİRAF Ben, Gülebilmeniz için ağlıyan Ağlayabilmeniz için gülen adam. Ben bir târik-i dünya Hallac-ı Mansurdan sonra Benim derim yüzülecek Zonguldakta Ve gözlerime mil çekilecek. Ben bir târik-i dünya Ne ev ne bark Ne çoluk çocuk sahibi. Bütün malım mülküm Ellerim ayaklarım Ve gözlerim. Kupkuru bir kuyudayım ki Yusufu özlerim. (Ocak Gazetesi, 25.1.1942) [b] |
Cevapla:
Bütün konular: 20
Bütün postalar: 71
Bütün kullanıcılar: 1